Hayatımı düzene sokmaya başlamıştım.
Rabbimden onun yolunda olan sevdiği kullarla yolumu kesiştirmesini istemiştim.
Rabbimde teker teker çıkardı karşıma şükürler olsun.
Merhaba,
Şu sıralar hayatımda garip şeyler oluyor.
El becerisi olmayan bir insan olduğumu her defasında ifade ediyordum. En çok
Sevda Ablama diyordum bunu. Sevda Ablam harika şeyler yapan, inanılmaz bir
kadın. Aynı zamanda mükemmel bir anne. -Bu arada hala tanımıyorsanız bloguna
buyrun-
Sanırım onun yaptıkları beynimde yer ettikçe etmiş ben fark etmeden...
Sanırım onun yaptıkları beynimde yer ettikçe etmiş ben fark etmeden...
Rabbime şükürler olsun ki hayatımda
bulunan büyük bir soru işareti yakın bir zamanda çok güzel bir şekilde cevap
buldu. Cevaplar bulununca tevafuk eseri de yeni bir hobi bulmaya sevk edildim.
Uzun lafın kısası şu sıra sürekli bir
şeyler yapmak istiyorum. Boyama, dikiş-nakışa inanılmaz bir şekilde ilgim
arttı. Bende bugün en müsait vaktimde Eminönü'ne gidip hobi malzemeleri
aldım.
İlk iş olarak Ahşap boyama ve Cam boyama
ile başlayacağım için gerekli olan malzemeleri Eminönü'nde Sabuncu Han'dan
aldım. Yeri çok kolay. Kuru Kahveci Mehmet Efendi'nin sokağından dümdüz çıkın.
İlk sağdan dönün, Han hemen sağ kısımda kalıyor.
Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku… Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş oldu. Fakat bu yetmiyor. Şiirlerimde de gördün ki, kitaplara rağmen çok ıstırap çektim. Çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin.
Sabahattin Ali
İnsan vav şeklinde
doğar, doğrulunca kendini elif sanır.
İnsan hayatı boyunca hep iki büklüm yaşar, oysa en doğru
olduğu gün ölür.
Allah’a kulluğun manası vav’dadır, elif uluhiyetin ve
ehadiyetin simgesidir.
O yüzden Lafz-ı ilahi elifle başlar. Elif kainatın anahtarı
ise vav kainatın kendisidir.
Rabbimiz bizim her zaman vav gibi mütevazı olmamızı
ister.
Vav Harfi, Allah’ın Vahid ismini ve birliğini simgeler.
Vav harfi, Ebced hesabında 6 rakamına denktir, imanın 6
şartını temsil ettiği söylenir.
Harfi med olduğu gibi, kasem harfidir. Aynı zamanda, iki
cümleyi veya özneyi bağlayan bağlaçtır.
Ulu Cami’nin her duvarında Vav harfi yazılıdır. Halk
arasında bir inanışa göre Hızır Aleyhisselam’ın bu vav harfinin önünde namaz
kıldığı rivayet edilir.
Vav
harfi, Tezhib sanatı ile süslenmiş ve ucuna Lale motifi işlenmiştir. Lale
süsleme sanatında Allah’ı c.c. simgeler.
Vav
harfi, Vahidiyet, Vahdaniyeti ihtiva etmesi yönüyle de Allah’ın birliğini
anlatır.
Vav
harfi ile başlayan kelimelere dikkat edildiğinde hepsi sorumluluk gerektiren
işlerdir.
Bu
meslekler ve işler; "Vali, Vezir, Veli, Vekil, Varis, Vasi, Valide, Vaad
etmek vb."
Bursa
Ulu Camii' de yer alan ve duvarda asılı olan yedi vav hattının sırrı şu şekilde
anlatılır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) şu şekilde buyurmuştur.
“Yedi vavdan sakınınız, ihtiyaç olmadığı halde vavların işaret ettiği
mesleklere yönelmeyiniz.”
Bursa
Ulu Camii'nin batı cephesinde günümüzde hanımların namaz kıldığı yerin batı
duvarında çok değişik bir şekilde işlenmiş büyük celi sülüt dört tane Vav harfi
dikkat çekmektedir.
İttaku’l
– vâvat. Bu önemli bir nasihattir. Allah Resülü bizleri sorumluluğu
olan şeylerden sakınma noktasında uyarıyor ve “Vavlardan sakının, çekinin”
diyor. Örneğin, Vali olmak, veli olmak, varis olmak, vekil olmak, vezir
olmak, vakıf malını değerlendirmek, vallahu yemininde bulunmak vazifeleri
yerine getirirken hassas olmamız ölçülü davranmamızı tavsiye edilmektedir.
Yakın bir zamanda Hikmet Anıl Öztekin'in Eyvallah kitabını okudum. Ben kitaplarımı çizerek okurum. Bir çok insan bu durumu hoş karşılamaz biliyorum ama kitaplarımı eskitmezsem, o kitabı okumamış hissediyorum. Beni etkileyen kısımları sizlerle paylaşmak için kitabın kapağını açtığımda, sayfaların hemen hemen hepsini çizdiğimi fark ettim. Bu yüzden bir yayın yetmeyecek. Kitaba dair bir çok yayın hazırlayacağım. Şimdiden duyurayım istedim.
***
<< İlk Yazım
<< İkinci Yazım
İç huzurumu aradığım günlerin
birindeydim yine. Canım sıkkın bir vaziyette dersin nerede olduğunu bilmeden
gidiyordum öylece. Bizim fakülteden olduğunu tahmin ettiğim biriyle
karşılaştım, dersin nerede olduğunu sordum. Bilmediğini söyledi. Sadece bunu söylemişti
ancak gözlerinden yüreğini anladığım bir insanla karşılaşmanın şaşkınlığını
derinimde hissettim. "Yüreği, gözlerinden okunur mu insanın?" dediğimi hatırlıyorum. Nasıl bir anımdı bilmiyorum ama o
gün hayatımda bir şeyler bitti başlayabilmek için.
Şu yazımda yeni bir yazı dizisine başlayacağımı ifade etmiştim. Biraz geç oldu çünkü nereden başlayacağımı bilemedim. İnşallah tesettüre girmek isteyen birine dahi yardımcı olursam diyerek yola koyuluyorum. Rabbim muvaffak etsin İnşallah. Sorularınızı bekliyor olacağım. "Bana Ulaşın" kısmındaki mail adresimden ulaşabilirsiniz. Vira Bismillah !
***
Aslında amiyane tabiriyle "lay lay lom", hayata geliş maksadını bilmesine rağmen unutmaya odaklanmış, doğru yolun ne olduğunu bilen ancak yola girmemekte direten, mutlu olduğunu zanneden biriydim. Maddi anlamda herhangi bir sıkıntı yaşamıyor, istediğim her şeyi alabiliyor ve gerçekleştirebiliyordum. Şimdi bakıyorum da geriye, ne kadar da boş yaşanmış vakitler..
Dilediğince yaşamak suç değil inanın ama dilediğince yaşadığını zannetmek suç. Ben bu suçu bilmemeye çalışarak uzun süre işledim. Çevremdeki insanlar da benim gibi habersiz ve unutmuş bir şekilde yaşıyorlardı ki böyle ortamlarda bilirsiniz, hatalarınızı görmek çokta kolay olmaz.
Dünyalık tüm işlerim tıkırındaydı anlayacağınız. En ufak bir şey ters gitse, sıkıntılarımı devleştiriyor ve dünyanın tüm yükünü ben omuzluyorum gibi saçma düşünceler vücuduma sirayet ediyordu.
Yaşamak, insanca yaşamak gerçekten bu muydu? Sahi benim dünyaya geliş amacım, bu hayatı dilediğimce yaşamak mıydı?
Bu sorular girmek istediğim kapının kilidiydi ve ben artık anahtarları da aramak istiyordum. Anahtarı arama maceramda, hayatımda doğru olmayan kimseler yolumu kesip bana nereye gittiğimi soruyorlardı. Evet, ben bir anahtar arıyordum ve bir şeyleri doğru yapmak istiyordum. Ancak bir şeyleri doğru yapmak istediğinizde, hayatınızdaki yanlışlar önünüze önünüze gelirdi. Çoğu zaman "Doğruyu arıyorum." demeniz yeterliydi. Ne de olsa yanlışlar koşarak önünüze yığılacaktı.
O zamanlar tek duam oldu Rabbimden. "Beni senin yolunda olan, düzgün insanlarla karşılaştır. Unuttuğum şeyleri hatırlatsınlar." Bu esnada Rabbim dualarımı kabul etti. En zorlu anlarımda güzel insanlar çıkageldi. Bazı insanlarla ilk tanıştığınızda o insanları daha önce sanki tanımışsınız hissine kapılırsınız ya işte öyleydi. Hiss-i kablel vuku. Yani ruhlar tanıdı birbirini.
Ruhum tanıdığının sinyallerini verdi. Çok belli belirsizdi ancak bir sinyal olduğu apaçıktı. İşte hayatım değişmeye başlayacaktı.
Sezdim ama anlayamadım.
Hissettim ama kavrayamadım.
Merhaba sevgili dostlar,
Uzun zamandır buralarda yoktum.
Son yazımda radikal kararlar almak üzereyim, aman dualarınızı
eksik etmeyin demiştim(yazım için)
Etmemişsiniz...
Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Sonunda
yapmak istediğim şeyi gerçekleştirdim.
Başlıktan anlayacağınız gibi bu konuda
kararlar ve adımlar atma sürecindeydim.
Çok şükür ki Rabbim nasip etti. Bu süre zarfında tesettür
hikayeleri aradım ama tam anlamıyla bu konuya derinlemesine giren bir kaç kişi
haricinde kimseye rastlamadım. Genelde kızlarımız “Benim küçük yaşlardan
beri hep aklımda vardı zaten.” demişler. Böyle denilmesi benim -o zamanlar-
hevesimi kırıyordu. Çünkü bu düşünce “Benim aklımda gayette yoktu.”
Ah aslında anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki; nasıl anlatsam, nereden başlasam bilemiyorum.
Birkaç gün öncesine kadar çabuk hüzne kapılabilecek bir vaziyetteydim. Bunu bilen sözde "en yakınlarım" bu durumdan faydalanmış, arkamdan dünyaları söylemişler. Feci insanlıklarını, başkalarına göstermekten de çekinmemişler.
Allah sizi hidayete erdirsin!
Siz ne çirkin insanlarsınız!
Nasıl üzüldüğümü kelimelerle ifade etmem mümkün olmuyor. Söylenen sözlere değil, düşen bir insanın üstüne basmayı ustalık addeden sözde insan-lıklarına acıyor ve üzülüyorum.
Siz gerçekten kalpsiz ve çirkin mahluklarsınız.
Rabbim hidayet versin demekten ve dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Lütfen böyle insanların arkasından söylenmek yerine dua edelim...
Sözüm insanların arkasından, saygısızca atıp tutanlara :
İyi insan olmakla bir şey kaybetmezsiniz !!!
Aşık bir çobandı o. Sevgilisinin isminden
başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez,
arkadaşı anlatıyordu onun halini yaşlı adama:
“Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim” diyordu, “yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu
sanki. Ne desem kar etmiyor, son bir çare diye geldik size. Halbuki sen bir
garip çobansın, o padişahın kızı, davul bile dengi dengine dedim ya, dinlemiyor
efendim, ama herhalde aşkın gözü kördür diye de buna diyorlar, değil mi efendim…”
İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş,
iskeletinin üstüne deriden bir zırh giydirilmişcesine zayıf, çelimsiz, saçı
sakalına karışmış, uzaklara dalıp dalıp giden, gözlerinde aşktan gayrısı
kalmayan diğer çobanı süzüyordu. Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan
konuşmasını sürdüren delikanlı ya çevirip tebessüm etti.
Aslında kendinde var olan değişiklikleri genelde fark edemeyen bir insanım. Ancak biriyle konuşurken anlıyorum düşünsel açıdan değiştiğimi. Tabii bu durumda karşımdaki insan; "Kukla sen böyle değildin" diyor. Bende devamında "Evet ben böyle değildim, ne olmuş ki bana" diye bir tepki veriyorum.
Bazen kendimi tanımayan, nerede ne tepki vereceğimi kestiremeyen bir insana dönüşüyorum. Bu cümlemden anlaşılmasın ki sağı solu belli olmayan bir insanım.
Sadece bazen kendime itiraf edemediğim düşünceleri aylar boyunca yanımda gezdirdiğim oluyormuş.
Sonra bir anda çok istediğim bir şey tam olacakken "İnşallah olmaz" diye dua ederken buluyorum kendimi.
Tabii ben şok, ben iptal...
Nasıl yani diyorum?
Sonra anlıyorum ki bir şeyi yapmak istiyormuşum ben hayatımda ama yapamam diye kendime dahi itiraf etmiyormuşum yapmak istediklerimi. Bunlar olurken istediklerimi içten içe düşünüyor ve hayata geçirmek için kolay yollar arıyormuşum.
Şaşkınlıkla beraber gülümsüyorum. Gerçekten kendimden dahi sakladığım şeyler var. Bir insan kendi arkasından iş çevirir mi arkadaşlar? :)
Tabii bunlar olurken Rabbim yardımcım. Gerçekten beyin, akıl almaz bir organ. Tüm tevafukları dizmişte önüme, bana tüm kolaylıkları göstermeye uğraşıyor.
Zira radikal kararlar almaya hazırlanıyor gibiyim.
Hayatınızdaki her şey güzel olur İnşallah :)
Sevgilerimle...
9 yaşımda bir hocam, "Hakikatten ayrılmaman dileğiyle" notunu düşerek, Kendini Arayan Kadın kitabını hediye etmişti bana. Tabii çocuk aklıyla okumadım. Zaten okusam da anlamazdım. Aradan yıllar yıllar geçti ve okumak nasip oldu.
Gerçek bir hayat hikayesi isimler değiştirilerek bir kitap haline getirilmiş. Bu yüzden daha bir hassasiyetle okuyor insan.
Bu diziden şu yazımda bahsetmiştim.
Age of Youth 2 yazım için tıktık;
Yorumum:
- Bu diziye biraz kararsızlıkla başlamıştım.
- Durağan ve sade bir dizi olması sebebiyle ilk başta dikkatleri üzerine çekmemesine rağmen son zamanlara doğru dizi kendini fark ettirdi.
- Hayattan kesitler barındıran 5 kızın ev hayatını ve yaşadıkları mücadeleyi konu alan bir diziydi.
- Dizi bir karakter üzerinden gitmedi.
- 5 kızda ana karakterdi.
- 12 bölüm sürdü.
Hayatta çok istediğimiz şeyler olur. Belki de ilk defa, bir şeyi bu kadar yürekten istiyoruzdur.
Sabah akşam o şey için dua eder; yalvarır, yakarırız.
Bir türlü dualarımıza, istediğimiz şekilde cevap verilmediğini görüp, isyan ederiz.
"Dualarım kabul olmuyor. Kimse zaten sevmiyor. Allah da beni sevmiyor "
şeklinde vesveselere kapılırız.
Belki de o kadar günahkarızdır ki dualarımız dahi Allah'ın katına ulaşmıyordur, kim bilir...
Peki;
Hiç düşündün mü?
Rabbinin duana cevap vermemesi de bir cevaptır !
O şeyi sana vermeyerek, senin için en iyisini yapıyordur.
Senin için daha güzelini hazırlıyordur.
Merhaba arkadaşlar,
Bu sene yaz mevsiminde, hayatım boyunca okumadığım kadar tasavvufi kitap
okudum. Tasavvuf okumayı da çok sevdim ancak biraz sıyrılarak Modern Klasik
okuma kararı aldım. İlk durağım Albert Camus'un 1957 yılı Nobel Edebiyat Ödülü
alan Yabancı adlı kitabı oldu.
Dipnot: Çok fazla tasavvuf okuduktan sonra damdan düşer gibi modern klasik
okumaya başlamak akıl işi değilmiş bunu anladım. Sakın benim gibi olma Sevgili
okuyucu.
Kitap hakkında biraz ön araştırma yaparak elime aldım. Franz Kafka'nın Dava
kitabı tadında bir eserdi.
İlk satırından kitap sizi düşündürmeye başlıyor. Zaten o ilk satır ana
karakterin hayata bakış açısını tamamıyla özetliyor:
Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Bakımevinden bir telgraf aldım: Anneniz öldü. Cenazesi yarın kaldırılacak. Bundan pek bir şey anlaşılmıyor. Belki de dün ölmüştür.
Karamsar bir ruh hali içinde, hayatın anlamsızlığından dem vuran ana
karakterimiz, başkası yaşıyormuşcasına nesnel ve kayıtsız bir şekilde yaşıyor
başından geçen olayları.
Bu arada ana karakterimizin ismine de rastlayamıyoruz kitap boyunca. Öyle
ki kendini adım adım ölüme götüren süreci de sadece
izlemekle yetiniyor. Ruhsuz, duygusuz ve hissiz bir vaziyette.
Çok sevgili
Özgürlük Savaşçısı yakın bir zamanda beni mimlemişti. Bende acizane yanıtlamaya
çalıştım.
Bu arada unuttuğum mimler olduğunu biliyor ancak hangi mimleri
unuttuğumu bilmiyorum. Kasıtlı yapılmış bir şey değildir sevgili dostlar.
İnşallah kimseyi bu sebeple kırmamışımdır. Bir dönem, bloga vakit ayıramamıştım
zira.
Bu sebeple kıyıda köşede kırılan bir dostum varsa özür dilerim :)
Soru 1 : Nasıl blog yazmaya başladınız?
Aslında blog yazıları okumaya başladım ilk önce. Sonra da “Ben yapabilir miyim? Bence yapabilirim.” düşüncesi sardı
beni ve kolları sıvamaya karar verdim. İlk yazılarım acemilikle pek güzel
olmamış olabilir. Zaten detaycı bir insan olduğum için olayın içine girdikçe
çıkışı bulamam.
Neyse.
Soru
2 : Blogunda daha önce yazmadığın bir tarzda yazacak olsan bu ne olurdu ?
-Bu bir itiraf yazısıdır-
Aileleriyle,
çocuklarıyla ve eşleriyle geçirdiği güzel vakitleri burada paylaşan çok becerikli,
neşeli ablalarım var benim. İlerde İnşallah bende bu tarz yazılar yazmak
isterim.
Ama
ilerde.
Baya
bir ilerde.
Ne
kadar da çok ilerideymiş öyle haha.
Şaka
bir yana Rabbim
isteyen herkese nasip etsin.
Soru
3: Bloglarda okumayı en çok sevdiğin konular nelerdir ?
Aslında ben her şeyi okumaya çalışıyorum ama en çok
kişisel yaşanmışlıklar, kitap ve dizi yorumlarını seviyorum. Birde
sevdiğim blogger arkadaşlarım ne yazarsa yazsın okumaya özen gösteriyorum.
Çünkü gerçekten hepsi birbirinden değerli. Onların yazılarını okumaktan keyif alıyorum.
Soru
4: Hayatta en çok yapmak istediğin üç şey nedir ?
1.
Kendi e-ticaret sitemi kurmak.
2. Tasavvufi bir roman yazmak istiyorum.
3. Gerçekleşmesini yürekten istediğim bir hayalim var. İnşallah Rabbim nasip eder de o hayalim gerçek olur. İşte o zaman sanıyorum, en bahtiyar insan ben olacağım.
Bu mim, yapmak isteyen tüm dostlara armağanımdır.
Sevgilerimle
Merhaba sevgili dostlarım,
Bugün de, Nazan Bekiroğlu'ndan okuduğum ilk eserle karşınızdayım.
Benim çokça tasavvuf okuduğum ve kafamdaki sorulara çözüm aradığım bir zaman diliminde, Yusuf ile Züleyha kıssası dikkatimi çekti. Haliyle bu kıssayı layıkıyla kim yazmıştır diye gezinirken, Nazan Bekiroğlu ile yollarımız kesişti. Normalde postmodern yazan romancıların eserlerini pek okuyan biri olmasamda bir adım atmam gerektiğine inanarak Okuoku alışverişimde bu kitabı satın aldım.
Yusuf ile Züleyha'nın kıssasını bilmeyenimiz yoktur. Züleyha'nın bir çok uğraşına rağmen Yusuf'un onu istememesi ve sonunda Züleyha'nın Yusuf'dan vazgeçerek Rabbini bulması. Rabbinin de ikram olarak Yusuf'u artık ona vermesi...
Şule Yüksel Şenler’in en ses getiren, en önemli kitabı.
Bu kitapla benim tanışma faslım, çok ilginç bir
şekilde gerçekleşti. Başka bir kitabı almak için kütüphaneye gittim. Son bir
kez rafları kurcalarken bu kitabı gördüm ve gözlerimde o an şimşekler çaktı.
Sanki uzun zamandır bu kitabı okumayı bekliyormuşum gibi bir hisse kapıldım.
Kitap Hakkındaki Düşüncelerim;
- Kitap 550 sayfa kadar ve çok çabuk sıkılan bir insan olarak, bu kitabı bir an olsun elimden bırakamadım.
- Edebi niteliği umduğumdan daha başarılıydı.
- Yazılmak için yazılmamıştı bu eser..
- Aklınızda en ufak bir boşluk bırakmayacak şekilde, ince işçilikle kalemden kağıda aktarılmış.
- Kadın-erkek ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini harika bir şekilde anlattığını düşünüyorum.
- Çeşitli ilmihal kitaplarından örnekler barındırıyor içinde. -Risaleinur gibi-
- Gençlere baş ucu kitabı niteliğinde. Birçok sorunuzun cevabını bu kitaptan almanız mümkün.
- Şunu da söylemem gerekir diziyle hiçbir bağlantısı yok. Sadece kitap karakterleriyle, dizide ki karakterlerin isimleri aynı.
- Kitabın tasavvufi bir nitelik taşıdığını söyleyebilirim. Sizde benim gibi tasavvufa ilgi duyuyorsanız kesinlikle okumalısınız.
Kitaba Puanım : 5 üzerinden 6 :)
HAKKIMDA
İzleyiciler
POPÜLER YAYINLAR
KATEGORİLER
- anime&manga 23
- Derin Mevzular 34
- Kalemimden 47
- Kediler 2
- Kitap 64
- Kore Dizi 29
- Tarif 1