KALEM KUKLASI

kalemin kuklası olmuş bir yazar

  • ANASAYFA
  • KİTAP
  • GEZİ
  • KEDİ
  • KORE DİZİ
  • ANİME&MANGA
  • DERİN MEVZULAR
    • Tesettür
    • İman
    • Varoluş Sancıları
  • KALEMİMDEN
  • SATIŞ
    • İKİNCİ EL
      • KİTAP
      • GİYİM
      • KOZMETİK
  • İLETİŞİM

 



    Altan Erkekli ve Veysel Diker'in Şifa Niyetine oyununu Eyüpsultan Kültür ve Sanat Merkezinde izledim. Gösteri iki perdeden oluşuyor. Altan Erkekli'nin kendi hayat hikayesini anlattığı, Veysel Diker'in hocasına türkülerle eşlik ettiği bir tiyatro gösterisi. Aynı zamanda Altan Erkekli; eski Türkiye'yi İstanbul'u, Ankara'yı, Diyarbakır'ı anlatıyor. Anlattıkları ise çok değerli. Eski Türkiye'de; toplum yapısı, ekonomi, sanat, eğitim sistemi gibi bir çok konuyu bilen ve şahit olan birinden dinleme fırsatına sahip oluyorsunuz.

Çok değerli bir oyundu. Hiç otobiyografik bir tiyatroya denk gelmemiştim. Aynı zamanda Altan Erkekli'nin performansı muazzamdı. Veysel Diker ise konuya uygun türküler seslendirerek duygunun seyirciye geçmesini sağlıyor. Bu büyük ikiliye bir orkestra eşlik ediyor ama ne orkestra... Tek kelimeyle muazzamdı.


Hem bana anı, hem size tavsiye olarak kalsın istedim.


Sevgilerimle,

Kuklanız! 


 1. Ayasofya (Istanbul; Bizans İmparatorluğu, 6'ncı yüzyıl, Miletoslu [Milet] Isidoros ile Trallesli [Aydın] Anthemios)

2. Süleymaniye Camii (Istanbul; Osmanlı İmparatorluğu, 16'ncı yüzyıl, Mimar Sinan) 3. Selimiye Camii (Edirne; Osmanlı İmparatorluğu, 16'ncı yüzyıl, Mimar Sinan) 4. Sultan Han (Aksaray; Anadolu Selçuklu Devleti, 13'üncü yüzyıl, Şamlı Muhammed bin Havlan) 5. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas; 13'üncü yüzyıl, Anadolu Selçuklu Devleti, Hürrem Şah) 6. Mahmutbey Camii (Kastamonu; 14'üncü yüzyıl, Candaroğulları Beyliği, Nakkaş Mahmud oğlu Abdullah) 7. Bergama Zeus Altar (Bergama, Pergamon Krallığı, MÖ 2'nci yüzyıl, Phyromachos) [19'uncu yüzyıl sonunda Almanya'ya kaçırıldı, bugün Berlin'de Pergamonmuseum'da sergileniyor]. 8. Surp Haç Kilisesi (Ahdamar Adası-Van; Ermeni Vaspurakan Krallığı, 10'uncu yüzyıl, Mimar Manuel) 9. Ishak Paşa Sarayı (Doğubeyazıt-Ağrı; Osmanlı Imparatorluğu, 18'inci yüzyıl, mimarı bilinmiyor) 10. Rüstem Paşa Camii (Istanbul; Osmanlı İmparatorluğu, 16'ncı yüzyıl, Mimar Sinan) 11. Kanuni Sultan Süleyman (devrinde Büyükçekmece) Köprüsü (İstanbul; Osmanlı İmparatorluğu, 16'ncı yüzyıl, Mimar Sinan) 12. Sokullu (Şehid) Mehmed Paşa Camii (İstanbul; Osmanlı İmparatorluğu, 16'ncı yüzyıl, Mimar Sinan) 13. Selimiye Kışlası (İstanbul; Osmanlı İmparatorluğu, 19'uncu yüzyıl, Krikor Balyan) 14. Birgi Çakırağa Konağı (Birgi-İzmir; Osmanlı Imparatorluğu, 18'inci yüzyıl, mimarı bilinmiyor) 15. İbrahim Paşa Sarayı (İstanbul; Osmanlı İmparatorluğu, 15'inci yüzyılda inşa edildiği tahmin ediliyor, mimarı bilinmiyor.) [Bugün "Türk İslam Eserleri Müzesi" olarak hizmet veren saray, Kanuni Sultan Süleyman döneminde restorasyon gördükten sonra Pargali İbrahim Paşa tarafından kullanıldı; ismini de bu dönemden almaktadır.]

16. Alanya Kalesi (Alanya; Anadolu Selçuklu Devleti, 13'üncü yüzyıl) [Kale, I. Alaeddin Keykubad'ın fethinden sonra yeniden ve bugünkü hâliyle inşa edildi; orijinal hâli Helenistik Dönem'e tarihlenmektedir.] 17. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (Ankara; Türkiye Cumhuriyeti, 20'nci yüzyıl, Bruno Taut) 18. İtalyan Sefarethanesi (İstanbul;j Osmanlı Imparatorluğu, 20'nci yüzyıl, Giulio Mongeri) [Bugün Maçka Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi olarak hizmet vermektedir.] 19. Mihrimah Camii (İstanbul; Osmanlı İmparatorluğu, 16'ncı yüzyıl, Mimar Sinan) 20. Gazanfer Ağa Medresesi (İstanbul; Osmanlı Imparatorluğu, 17'nci yüzyıl, Mimar Davut Ağa)



Sevgilerimle,

Kuklanız!





1. Osmanlı İmparatorluğu - Halil İnalcık (Kronik Kitap) 2. Batı-Doğu Divanı - Goethe (Hece Yayınları) 3. Hafız Divanı - Hafız-ı Şirazi (İş Bankası Kültür Yayınları) 4. İnce Memed I-IV - Yaşar Kemal (YKY) 5. Fuzuli Divanı (Ayrıntı Yayınları) 6. Timurlenk - Beatrice Forbes Manz (Kronik Kitap) 7. İslam Uygarlıkları Tarihi - Corci Zeydan (İletişim Yayınları) 8. Bir Orta Doğu Tarihçisinin Notları - Bernard Lewis (Arkadaş Yayınları) 9. Savaş ve Barış - Lev Nikolayeviç Tolstoy (İletişim Yayınları) 10. Kral Lear - William Shakespeare (Remzi Kitap) 11. Yüzbaşının Kızı - Aleksandr Sergeyeviç Puşkin (YKY) 12. Savaş Günlükleri 1939-1943 - Kont Galeazzo Ciano (Kronik Kitap) 13. Vanya Dayı - Anton Çehov (İmge Kitabevi) 14. Gustave Flaubert – Madan Bovary (Can Yayınları) 15. Amin Maalouf – Semerkant (YKY) 16. Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar (İletişim Yayınları) 17. Milli Mücadele Başlarken - M. Tayyib Gökbilgin (Kronik Kitap) 18. Suyu Arayan Adam - Şevket Süreyya Aydemir (Remzi Kitap) 19. Yeniçeriler - Reşat Ekrem Koçu (Doğan Kitap) 20. Yavuz Sultan Selim - Feridum M. Emecan (Kapı Yayınları) 21. Devlet-i Aliyye I-IV - Halil İnalcık (İş Bankası Kültür Yayınları) 22. Sultan Alp Arslan - Cihan Piyadeoğlu (Kronik Kitap) 23. Büstan - Sadi-i Şirazi (Ayrıntı Yayınları) 24. Karamazov Kardeşler - Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (İletişim Yayınları) 25.Kanbur - Şule Gürbüz (İletişim Yayınları)


Sevgilerimle,

Kuklanız!

 



1- Arkeoloji Müzesi (Kahire)

2- Arkeoloji Müzesi / Muze-ye Iran Bastan (Tahran)

3- İsrail Müzesi (Kudüs)

4- British Museum (Londra)

5- Tate Gallery (Londra)

6- Victoria & Albert Museum (Londra)

7- Louvre Müzesi (Paris)

8- Tüm bina ve sergiler (Floransa)

9- Arkeoloji Müzesi (Napoli)

10- Ulusal Sanat Galerisi (Washington DC)

11- Arkeoloji Müzesi (Madrid)

12- Hermitage Müzesi (St. Petersburg)

13- Kremlin Sarayı (Moskova)

14- Kunsthistorisches/Sanat Tarihi Müzesi (Viyana)

15- Ephesus Müzesi (Viyana)

16- Belvedere Müzesi (Viyana)

17- Pergamonmuseum /Bergama Müzesi (Berlin)

18- Pinakothek (Münih)

19- Musee D'Orsay (Paris)

20- Prado Müzesi (Madrid)

21- Puşkin Müzesi (Moskova)

22- Tretyakov Devlet Galerisi (Moskova)

23- Rus Müzesi (St. Petersburg)

24- Capitol Müzesi (Roma)

25- Vatikan Müzesi

 


Diriliş Neslinin Amentüsü; Sezai Karakoç okumaya yeni başlayacaklar için iyi bir öneri olabilecek bir kitaptır. "Kendimin bir diriliş eri olduğuma inanıyorum" diyerek başlar yazar. Diriliş nedir? Diriliş eri nedir? Amentü nedir? ve Diriliş Neslinin Amentüsü ne demektir? sorularını cevaplar. 

Kitap 68 sayfadan oluşuyor. Dirilişin, diriliş neslinin yol haritasını çiziyor. Kitabı okurken; Sezai Karakoç'un gerçekten bir davası olduğunu ve bunun için büyük bir çaba sarf ettiğini anlıyorsunuz.

Beni etkileyen birkaç satır üzerine yazmak istiyorum:

Evet, inancıma göre, müslüman, inanmış kişi daima çağdaş olmalı. Ama neyle çağdaş olmalı? Başkalarıyla çağdaş olmak değil, burada kastettiğimiz çağdaşlık, kendi kendisiyle çağdaş olmalı. İdeal islamla çağdaş olmaya çalışmalı sürekli olarak.

Hakikat müminin kaybolmuş malıdır, nerede bulursa alır. 

Manevi yapıyı inkar edenler veya gereğinden fazla darlaştıranlar bir gün materyalizme saplanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardır.

Çağımızda cihadın sadece cephede savaşmak olmadığını bilecektir diriliş eri. Ekonomi ve kültür savaşları da cihadın zaruri bölümleri ve kesimleridir. Peygamberlerin ve velilerin aynı zamanda çok defa meslek pirleri olduğunu bilen ve bu geleneğin özüne inen diriliş erleri, erenleri ve pirlerinin de islamın yeniden diriliş toplumunu kurarken ekonomi ve kültüre hayatlarını adayan kahramanlar olacağı açık bir gerçektir.

Her müslüman önce kendi iç dünyasında müslüman olmalı fakat ondan ayrılmaz bir şekilde toplum içinde ve toplum halinde de müslüman olmayı şart olarak idrak etmeli. Ve nihayet bu psikolojik ve toplumsal muhtevaya mutlak tarih şuurunu da eklemeli. Ancak bu şartla müslümanlığı temel anlamda eksiksiz bir bütünlüğe kavuşmuş olur. 



Sevgilerimle,

Kuklanız! 






Yalova, kardeşim bu bölgeye atandığından beri zaman zaman geldiğim bir şehir oldu. Yine de çok sık ziyaret etmiyorum. Çünkü bana biraz sönük geliyordu bu zamana kadar. Tam olarak "haydi kafa dinleyelim" şehri olduğu için bu sene büyük bir istekle gitmeye karar verdim. 

Bizde yeşil zeytinlerimizi topladık ve
kırma zeytin yaptık


Kardeşim Armutlu'da  köyde yaşıyor. O yüzden geldiğimizde yerli halkla daha çok iletişimde oluyoruz. Bu durum beni memnun ediyor. Kendini hiç yalnız hissetmiyorsun. Anadolu insanı her zaman sana yardım etme gayretinde oluyor ve hiç boş zamanları olmuyor. Ya salça yapıyorlar ya zeytin topluyorlar. Köy hayatı onlara sıkıcı değil ama bize çok sıkıcı geliyor. Armutlu merkezde her cumartesi, pazar kuruluyor. Armutlu Kaymakamlığının hemen yanında Armutlu Pazar Yeri var. Taze ürünler buluyorsunuz. Yazlıkçı mekanı olduğu için tabak çanakta satılıyor.




Köy hayatımızdan bir görüntü

Armutlu'nun en hareketli yeri İhlas Armutlu Tatil Köyü ve Armutlu İskele. Armutlu İskele de sahil boyunca uzanan birkaç çay kahve mekanı var. Bu kafeler de oturup denizi seyre dalmak beni çok memnun ve mutlu ediyor. İhlas ise bölgenin şifalı suyundan faydalanmak için gelenlerin uğrak mekanı. Tatil köyünün içinde yok yok. Küçük bir avm bile yapmışlar. Tatil köyünün iskelesine BUDO ve İDO uğradığı için ulaşımda çok kolay oluyor.



Armutlu ilçesinin artı yönleriyse; Armutlu'nun İstanbul'a yakın olması, az insan yaşaması, araba trafiği olmaması ve sakin olması.

Armutlu ilçesinin eksi yönleriyse; İlçenin az gelişmiş olması. Kültür sanat faaliyetleri yok denilebilir. Bölgeyi yalnızca İhlas Armutlu Tatil Köyü hareketlendiriyor. Bu yönüyle büyük şehirde yaşamış insanları biraz sıkabilir.


Bu sene İstanbul'da gerçekten çok sıkıldım. Kafayı yemek üzereydim diyebilirim. Bu yüzden Yalova'ya gitmek beni çok huzurlu hissettirdi. İstanbul'a geldiğimde artık gençleşmiş hissediyordum. Bu kadar mı fark eder :)

Hazine Bey, bu sene birçok şehir gezdi ama beni hiçbir yere götürmedi. O yüzden kendisine çok öfkeliyim. Bende bu sebeple kendim gezmeye karar verdim.

Son olarak Armutlu'da çektiğim fotoğrafları sizinle paylaşarak yazımı sonlandırıyorum.






Sevgilerimle,
Kuklanız!




 



Sinop yazılarımı bu yazımla noktalıyorum. Sinop şehrine gelindiğinde muhakkak görülmesi gereken yerleri özetliyorum. Daha önce yazdığım yazılar aşağıdaki gibiydi:

    • Sinop Gezisi-1
    • Sinop Gezisi-2
    • Sinop Gezisi-3


Sinop güzel bir şehir ve aslında gezilecek çok yer olduğunu söyleyemeyeceğim ama doğası gerçekten mükemmel olan bir şehir. Bende size en çok görülmesi gereken yerlerden bahsedeceğim.


Sinop'ta Gezilecek Yerler

1- Sinop Kalesi

2- Sinop Cezaevi (Sabahattin Ali'nin kaldığı cezaevi)

3- Alaaddin Cami (Alaaddin Keykubat zamanından kalan cami)

4- Erfelek Şelaleleri

5- Gerze (Gerze tarihi yangın evleri)

6- Sinop İnceburun ( Türkiye'nin en kuzeyi)

7- Hamsilos Koyu


Peki Sinop'ta Ne Yenir?

1- Sinop Mantısı

2- Nokul


Yukarıda belirttiğim yerlerin tarihi ve doğası fevkalade. Buraları gezmeden dönmeyin diyebilirim.

Sevgilerimle,

Kuklanız!



Sinop - İnceburun

Sinop gezimle ilgili daha önce şu yazıyıve bu yazıyı yazmıştım. Üçüncü yazımla karşınızdayım. 

Bu yazımda size Sinop'un en güzel yerlerinden biri olan Hamsilos Koyu'ndan ve Türkiye'nin en kuzeyi olarak bilinen İnceburun'dan bahsedeceğim.

Öncelikle Hamsilos koyu inanılmaz güzel bir yer. Girişte cüzi bir ücret alıyorlardı diye hatırlıyorum. Hamsilos koyunun içerisinde yürüyüş parkuru ve bir yağmur barınağı var. Orman yolu baya bir çamurlu olduğu için botlarla gitmenizi öneririm. Doğasıyla sizi büyülüyor biz bu koyun etrağında yanlışlıkla 8 km yürümüştük gerçekten çok stres olduğumuz bir gündü.. ama doğası gerçekten harikaydı. 

İnceburun
Sinop - İnceburun

İnceburun ise Sinop'un en kuzeyinde bulunuyor. Burada hava çok berrak ve temiz. Kendinizi bir sonsuzluğun içinde buluyorsunuz. Kendimi en mutlu hissettiğim anlardan biriydi. Bu arada burada bulunan aile gelen turistlerden sıkılmışa benziyordu. Söylemeden geçemeyeceğim :)


Hamsilos Koyu ve İnceburun'dan kareler:


Sinop - Hamsilos Koyu

Sinop - Hamsilos Koyu

Sinop - Hamsilos Koyu


Sinop - Hamsilos Koyu

Sinop - Hamsilos Koyu

Sinop - Hamsilos Koyu

Sinop - Hamsilos Koyu


Bir sonraki yazımda görüşmek üzere...

Kuklanız!

 



Geçen Hazine Beyin arkadaşlarından birini ziyarete gittik. Hazine Bey, arkadaşının hanımıyla tanışmamı çok istiyordu. Ziyarete 3 aile olarak gittik ve hanımlar olarak hiçbirimiz birbirimizi tanımıyordu. Sadece eşlerimiz uzun süredir arkadaşlardı. Neyse ben bu tarz buluşmaları pek sevmem çünkü nedendir bilinmez insanlarla tanışmaktan pek hoşlanmıyorum. Ama tanışınca da çok güzel iletişim kuruyorum. Neden tanışmayı sevmediğim ise ayrı bir muammadır bende.

Neyse, ev sahibinin hanımıyla tanıştık, bana çok sıcak davrandı. Daha sonra teker teker diğer arkadaşların hanımları teşrif ettiler. Sonra hepimizde bir sessizlik oluştu. Birbirimiz hakkında ilk izlenimlerimizi topluyorduk. Gerçekten bir tık sıkıcı bir ortamdı. Çünkü paylaşım yapmayı pek sevmeyen bir arkadaş vardı ve ortamı biraz soğuttuğunu hissediyordum. Gerekli paylaşımları 2 saat boyunca yaptık ve birbirimizin numarasını alarak, tekrar görüşmek üzere diyerek ayrıldık. 

Bu tanışmadan bir hafta sonra ev sahibi arkadaş Hazine Beye; "Kukla abla, eşimi sevmiş mi?" diye sormuş. Hazine Beyde tek tek izlenimlerimi anlatmış. "Senin eşin çok samimi gelmiş, diğer arkadaşı da sevmiş ancak biri ona çok soğuk gelmiş, elektrik alamamış" demiş. Bunun üzerine Hazine Beyin ev sahibi arkadaşı da eşinin izlenimlerini anlatmış. "Abi bana da eşim aynı şeyleri söyledi. Kukla ablayı sevmiş ama diğer abla ona pek samimi gelmemiş." demiş. 


Velhasıl kelam, bunu neden anlattım. Gerçekten ruh diye bir şey var mı? Gerçekten var. Aslında pek konuşmadık. Sonrasında insanlardan hoşlandık mı bunun kritiğini de yapmadık ama ikimizde aynı kişilere karşı aynı hisle hislenmişiz. Çünkü ruhlar birbirlerine tesir ediyor. Ruh, içerisinde derin manalar barındırıyor. Haletlerimiz insanlara sirayet ediyor.


Derinliklerimizi keşfetmek ümidiyle...

Sinop


Sinop Gezisiyle ilgili daha önce bir yazı yazmıştım. İkinci yazımla karşınızdayım.

Sinop'u gerçekten çok seviyorum. Bu satırları yazarken bile hala hüzünleniyorum. Orada olmayı çok istiyorum. Gerze'den sonra Sinop Merkez'i gezmeye karar verdik. Yıllarca Gerze'ye gelmiş ancak hiç merkeze gelememiştim. Benim için bir ilk oldu.



Öncelikle Sinop kalesini ziyaret ettik. Kale'nin M.Ö. 7 yy dan kalma bir eser olduğu bilinmekteymiş. Buradan Tarihi Sinop Cezaevine gittik ancak kapalıydı. Biraz gezindikten sonra Sinop'ta bulunan tarihi yerlerden biri olan Alaaddin Cami'yi ziyaret ettik. Bu camiye hayran kaldım.

Alaaddin Camii; Selçuklular zamanında Alaaddin Keykubat tarafından şehrin zapt edilmesinden sonra yapılmış. Enine plan ve geniş avlu özelliğiyle dikkat çekmektedir. Candaroğulları döneminde  caminin onarım çalışmaları yapılmıştır. Camii gerçekten çok hoştu. Camiden ve avlusundan birkaç fotoğraf koymak istedim. Ben her ne zaman bu fotoğraflara baksam kendimi huzurlu hissediyorum...









Bir sonraki yazımda görüşmek üzere...

Sevgilerimle,

Kuklanız!


 


Tesettüre girmek isteyen yakın bir arkadaşım var. Uzun zaman önce tesettüre girmiş biri olarak onun bazı kaygılarını asla anlayamıyorum. Hatta o kadar ki gerçekten tesettüre girmemek için bazen kendini ikna etmeye çalıştığını düşünüyorum. Çok uzun zamandır bir ikilemin içerisinde. Aslında girmek istiyor ama çeşitli sebeplerden dolayı da asla cesaret edemeyecekmiş gibi. Şimdi derseniz "Tesettüre girmek zorunda değil." Tabii değil ama benimle sürekli bu konuyu konuştuğu ve fikir almak istediği için alemimde beni de iyi hissettirmeyen bir konu. Tesettüre ya girersin ya da girmezsin, sürekli bu durumu konu etmeye gerek yok bence. 

Peki tesettüre girmek isteyen bir insan neden tesettüre giremiyor?

  • İlk olarak toplum baskısı söz konusu. Birinci dereceden akrabaları başta olmak üzere arkadaşlarının, komşularının bu konuyu olumsuz değerlendireceğini düşünüyor. Bilinçaltında "Elalem ne der?" cümlesi yankılanıyor. Ama bu konu tamamen sizinle ilgili, ikinci bir şahsı alakadar etmiyor. Tabii ki annenin, babanın ve eşinin istememesi aşırı zor bir durum. Onun dışında kalan sebepler çok fazla düşünülmemeli. Örneğin; bende birkaç aile efradının ve üniversite hocalarımın konuyla ilgili düşüncelerini merak etmiştim, fakat tesettüre girince çok abarttığımı fark etmem uzun sürmemişti.
  • İkinci olarak kişi evlenmediyse veya erkek arkadaşı yoksa tesettüre girerse evlenemeyeceğini düşünebiliyor. Aslında bu da tamamen şeytanın safsatası. Çünkü tesettüre girdiğin an belirli bir islami çizgide olan insanlar seninle evlenmek istiyor. Tesettüre girmediğinde ise insanlara kendi çizgini tamamen belli edemiyor oluyorsun. Bu nedenle dini hassasiyetleri olmayan insanlarda seninle birlikte olmak isteyebiliyorlar. Tesettürle bu durumun önüne geçiliyor. Çünkü tesettür vesilesiyle İslami bir kimliğe bürünmüş oluyoruz.
  • Üçüncüsü ahir zamanın dehşeti. Sokağa çıktığımızda herkesin çok açık ve çok güzel olduğunu görüyoruz. İnsan bu nedenle "Ne var bende açık olsam, zaten herkes açık..." diye düşünebiliyor. Unutulmamalı ki; herkes sana kabir kapısına kadar eşlik eder. Yaşlanınca kapanırım dersin ama yarına garantin yoktur. Bu konuyu bu şekilde değerlendirmek gerek. Herkes uçurumdan atlıyor diye bizde mi uçurumdan atlayalım?
  • Tesettüre girmek zorlu bir süreçtir. Çünkü nefis tesettüre girmek istemez. Bu yüzden nefsin dizginlerini elimize almamız gerekir. Bunun için en önemli yol, tabii ki namaz kılmaya başlamak ve sürekliliğini sağlamaktır. Namaz oturmaya başlayınca nefisi dizginlemek daha kolay olacaktır.
  • Birde tesettüre girmek isteyen insanları zorlamayalım. Günahkarsın, neden hala giremiyorsun diye... Hepimizin bir imtihanı var. Bazımıza namaz, bazımıza oruç, bazımıza tesettür zor gelir. Bu yüzden ayıplamamalıyız. Yalnızca fikir isterse müdahale etmeliyiz. Mesela ben artık arkadaşımla bu konuları konuşmuyorum. Kendisi yaşayarak tecrübe etmeli. Sonuçta doğruyu gösterecek olan Rabbim...
  • Son olarak bu kardeşlerimize dua edelim. Zaten tesettüre girmek isteyip de giremiyorlarsa vicdanen acı çekiyorlardır. Dua ederek gerekeni yapmalarına yardımcı olabiliriz diye düşünüyorum. 

Şimdilik yazacaklarım bu kadar,
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere,
Sevgilerimle...
Kuklanız!





 


Merhaba,

Nasılsınız? Beni sorarsanız biraz kafam karışık. Bazen ne yapacağımı bilemez bir halde oluyorum bazen de kendime çok yüklendiğimi hissediyorum.

Hayatımda kararlar alıp uygulamaya koyuyorum. 2022 yılı ruhi anlamda çok zorlandığım bir yıl oldu. Kararlar aldım, kararlar değiştirdim, kararlar uyguladım. Kısa vadeli ve uzun vadeli planlar yaptım. Kendimle barışmaya çalıştım. Kararlarımda sebatkar olmaya ve duygularımı yönetmeye çalıştım. Kendimde gördüğüm sorunları tespit ederek kendimi iyileştirmeye karar verdim ve buna uygun adımlar attım.

Öncelikle İstanbul'dan sıkıldım ve sanırım Türkiye'den de sıkıldım. Ekonomik kaygılar, toplumun mutsuzluğu beni yoruyor. O yüzden oturduğum evi, şehri hatta ülkeyi değiştirme eğilimindeyim. Bu konuda hiç bu kadar kuvvetli hisler hissetmemiştim. Bu nedenle uzun vadede ülkeden gitme planları yapıyorum. İngiltere, Amerika veya Kanada üzerinde yoğunlaşıyoruz. Bu kararıma uygun olarak; İngilizce kursuna başladım. Hali hazırda ki İngilizcemi daha akıcı yapmak adına çalışmalar içindeyim. 

Ayrıca;

  • Yıllardır sürdürdüğüm Endüstri Mühendisliği mesleğimi bırakarak, Bilgisayar Mühendisliği alanında çalışmaya karar verdim. Front End ile ilgili çalışmalar sürdürüyorum. Bir yandan var olan işimi yapıyor bir yandan iyi bir Front End Developer olma adına çalışmalar yapıyorum.
  • Spora bilfiil devam ediyorum. Reformer pilatesten sonra yüzmeye de karar verdim. Spor yapmanın bedenimde ve zihnimde ki negatif enerjiyi attığını gördüm. Bu yüzden bırakmamaya gayret ediyorum. Hayatımın hiçbir döneminde bedenen bu kadar güçlü hissetmemiştim.
  • Risale-i Nur derslerine sarıldım. Bana hitap etmeyen, beni manipule ettiğini düşündüğüm insanlardan ve gruplardan uzaklaşarak daha akli davranıp ve kendime bir iyilik yapıp Risale-i Nur ve Kur'an'la bizzat alakadar oluyorum. Beni yormayan insanlarla görüşüyorum.
  • Kitap okumalarıma ara verdim. Bir anda çok çok kitap okumak beynimi yorduğu için okuduğum kitapları-kastettiğim kitapların içinde bulunan fikirleri- sindirerek ve kendi hayat felsefeme göre değerlendirerek bu fikirlerden besleniyor ve daha iyi bir insan olmaya çabalıyorum.
  • İnsanlarda hoşlanmadığım tavırları bizzat kendilerine söyleyerek farkında olmalarını sağlıyorum. Bu şekilde daha az yıprandığıma şahit oluyorum.
  • Haber dinlemiyor ve okumuyorum çünkü haberler beni mutsuz ediyor. 
  • Artık hiçbir şeye para yetmiyor. Toplumun halini gördükçe, ülkedeki fiyatları gördükçe dua ediyorum ve bu durum beni harcamalarımı kısmaya itiyor. Normalde de çok harcama yapan biri değildim ama son zamanlarda yapılan zamların belimi büktüğünü hissediyorum. Artık insanların insani koşullarda yaşamadığını düşünüyorum.

Benden haberler bu kadardı. İnşallah buraya "Göç ediyoruz!" başlıklı bir yazı yazmak nasip olur. Hayırlı ise eğer...


Sevgilerimle,
Kuklanız!


 Schopenhauer'i ilk defa okuyorum. Beni bu kitabıyla gerçekten çok etkiledi. 

Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine kitabının ilk bölümü şu satırlarla başlıyor:

"İnsan mutluluğunun iki temel düşmanı: Istırap ve can sıkıntısı..."


Schopenhauer; insanın vaktinin kıymetli olduğunu ancak cahil insanların vakitlerini değerlendirmeyi bilmediğini ifade ediyor.  Değindiği en önemli noktalardan biri ise zamanı kullanmak ve zamanı harcamak arasındaki fark. Bir insanın zamanı değerliyse zamanını iyi bir şekilde kullanmak ister. Ancak zaman kavramı can sıkıntısı ve ıstırapla birleşirse zamanı harcamak yoluna gider. Schopenhauer, zamanı harcayan insanları cahil, sıradan ve budala olarak nitelendiriyor. Schopenhauer'in düşüncelerini destekleyici alıntılarla daha açık ifade etmek istiyorum:


...Fakat insanların çoğunun boş zamanı ne üretir? Can sıkıntısı ve budalalık. Cahil insanların boş saatleri ne kadar acınaklıdır! Sıradan insanlar sadece zamanlarını nasıl harcayacaklarını düşünürler; herhangi bir yeteneğe sahip insan zamanını nasıl kullanacağıyla meşgul olur.

Mutsuz hissiyata karşı koymak için insanlar, uğraştıkları kısa süre içerisinde haz veren lüzumsuz şeylerin peşinde koşup dururlar, böyle bir umutla iradeyi harekete geçirmek ve dolayısıyla zihni devirgen hale getirmek için çabalarlar.

 İnsanlar meşgul olacak düşünceleri olmadığı için kağıtlarla uğraşırlar ve birbirlerinin paralarını kazanmaya çalışırlar. Budalalar!

Her insanın serbest zamanı tam olarak onun kendisi kadar kıymetlidir. 


Ve insan nasıl mutlu olur? Mutlu olmak için birine, birilerine veya eşyaya ihtiyaç duyar mı? Aslolan sıradan olmamaktır. Bilge bir insan kendisiyle mutlu olabilendir diyor. Aslında günümüz kapitalist düzeninde hepimiz bir parça bir şeylere tamah ederek mutlu olmaya çalışan insanlarız. Bu durumda bizi sıradan insan haline getiriyor:


Sıradan insan; hayatının mutluluğunu kendi dışındaki şeylere, mala mülke, şana şöhrete, kadın ve çocuklara, dostlara, cemiyete ve benzerlerine bağlar, dolayısıyla bunları kaybettiği yahut hayal kırıklığına uğratıcı bulduğu zaman, mutluluğun temeli çöker.


Aşağıdaki satırlar bana Matrix filminde ki bir repliği hatırlattı. "Cahillik erdemdir." ve de Peygamber efendimizin bir sözünü "Benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız."

Bir ahmağın hayatı ölümden daha beterdir. Çok bilgelikte çok keder var ve bilgisini arttıran kederini arttırır.


Okumak ve Kitaplar Üzerine


Sadece "çok kitap okumak" için okuyan insanlara da bir taş atıyor yazar ki bence çok haklı. Bir kitabı bitirdikten sonra insan düşünceye de vakit ayırmalı ve bir kitabı kendi minvaline göre okuyarak değerlendirmeli. Yoksa yazarların düşüncelerine göre şekil alan bir akışkana dönüşür. Ayrıca okunan fikirler derin düşüncelere dönüşürse senin için bir değer atfeder:

Okurken, zihnimiz aslında başka birisinin düşüncelerinin oyun alanında başka bir şey değildir; ve sonunda onlar bizden ayrılır, geriye kalan nedir? ...Tıpkı at üstünden inmeyen bir adamın sonunda yürümeyi unutması gibi.

Her boş vakitte okumak ve sürekli olarak sadece okumak zihni mütemadiyen elle çalışmaktan daha fazla felç edici bir etkiye sahiptir. Bir kimse ne kadar fazla okursa, okuduklarından kalan izlerde kaçınılmaz olarak o kadar az olacaktır. Derin düşünmeye zaman yoktur.

... Aslında güçlü ve sağlam bir okumanın akışı sadece daha önce okunmuş şeylerin unutulma sürecinin hızlanmasına hizmet eder. Okunan şeyler ancak derin düşünmeyle hazmedilebilir.

ALINTILAR

Şunu hatırdan çıkarmayın, ahmaklar için yazanlar her zaman karşılarında geniş bir dinleyici kitleyici bulurlar. Hiçbir zaman kötü kitaplar çok az ya da iyi kitaplar çok fazla okunmaz; kötü kitaplar zihin için zehir mesabesindedir. Aklı harap eder.


İyi olanı okumak için kötü olanı hiçbir zaman okumamayı insan kendisine düstur edinmeli: Çünkü hayat kısa ve hem zaman hem dinçlik insan için sınırlı.

Eskileri, zamana meydan okuyarak çağları aşıp gelmiş olan eskileri okuyunbüyük bir dikkatle, yenilerin onlar hakkında söyledikleri pek bir anlam ifade etmiyor.

Önemli bir kitap hiç vakit kaybedilmeden bir kez daha okunmalıdır. Zira öncelikle kitabın muhtevası bütünü itibariyle ikinci kez okunduğunda kavranılır. Ve kitap ikinci kez okunurken kişinin içinde bulunduğu ruh hali ve zihin yapısı ilkinden farklıdır.


Gerçek bilgi, sahibini hiçbir zaman kibirlendirmez.


Yazarlık ve Üslup Üzerine Alıntılar


İki tür yazar vardır: Sırf ele aldığı konu için yazanlar ve sadece yazmak için yazanlar


Bir başka açıdan 3 tür yazardan bahsedilir:

1- Düşünmeksizin yazanlar

2- Yazarken düşünenler

3- Yazmadan düşünenler


Her zaman en doğrusu; daha sonra yazılmış olanın daha önce yazılmış olana göre her bakımından bir terakki olduğunu; ve her değişimin bir ilerleme ve gelişme anlamına geldiğini düşünmekten daha büyük bir yanlışlık tasavvur edilemez.

Eski ve kusursuz bir kitap çok kere yeni ve kötülerinin hatırına rafa kaldırılır.

Dolayısıyla bir kitap meşhur hale gelmişse, okur onun muhtevasından ötürü mü yoksa biçiminden ötürü mü meşhur olduğuna titiz bir şekilde dikkat etmeli ve ayrımı buna göre yapmaktır.

Yazmanın en kolayı kimsenin anlamayacağı şekilde yazmaktır; öte yandan derin meseleleri herkesin anlayacağı biçimde yazmanktan zor bir şey yoktur.

Düşünme kabiliyetine sahip bir insan her zaman kendisini açık, anlaşılabilir ve kapalılıktan uzak sözcüklerle ifade edebilir. Güç, karanlık, çetrefil ve ikircikli ifadelere başvuran yazarlar kesinlikle söylemek istedikleri şeyi tam olarak bilmiyordur. Onun hakkında belki de müphem bir bilince sahiptirler, ki hala kendisini yetiştirmeye çabalar.


Düşünmek Üzerine Alıntılar


Kendi kendisine düşünmesini öğrenmiş bir insan kendi kanaatlerini kendisi oluşturur, otoritelere ancak daha sonra başvurur, başvururken de amacı sadece kendi görüşlerini onlara teyit ettirmek ve böylelikle kendine olan inancını güçlendirmektir.



Çok değerli ve ufuk açıcı bir kitaptı. Alıntılardan zaten anlamışsınızdır.

Sevgilerimle...

Kuklanız! 




Sizlere ilk yarıda okuduğum kitaplardan bahsedeceğim. Bu sene 35 kitap okuma hedefi koymuştum ama ilk yarıda çok kitap okuyamadığımı görebiliriz. İnşallah biraz daha hız kazanacağımı ve nitelikli kitaplar okuyacağımı umuyorum.


Ocak Ayı 
  • Sikke-i Tasdik-i Gaybi - Bediüzzaman Said Nursi
  • Ortadoğu'ya Dair Yirmi Tez - Taha Kılınç
  • Eşimi Anlamak İstiyorum - Saliha Erdim
  • Gerçek Tıp - Aidin Salih (devam ediyor)
  • Dijital Minimalizm - Cal Newport
  • Emirdağ Lahikası  - Bediüzzaman Said Nursi(devam ediyor)

Şubat Ayı
  • Emirdağ Lahikası - Bediüzzaman Said Nursi
  • Gerçek Tıp - Aidin Salih (devam ediyor)
  • Amak-ı Hayal - Filibeli Ahmet Hilmi
  • Muhakemat - Bediüzzaman Said Nursi
  • Kadın Psikolojisi - Nevzat Tarhan (devam ediyor)
  • Tarihçe-i Hayat - Bediüzzaman Said Nursi (devam ediyor)

Mart Ayı
  • Tarihçe-i Hayat - Bediüzzaman Said Nursi (devam ediyor)
  • Kadın Psikolojisi - Nevzat Tarhan
  • Ölüm ve Ölüm Ötesi Hayat - İmam-ı Gazali (devam ediyor)
  • Gerçek Tıp

Nisan Ayı(Ramazan)
  • Ölüm ve Ölüm Ötesi Hayat - İmam-ı Gazali
  • Tarihçe-i Hayat - Bediüzzaman Said Nursi 
  • Sahabe İklimi - Muhammed Emin Yıldırım (devam ediyor)

Mayıs Ayı
  • Okumak Yazmak ve Yaşamak Üzerine - Schopenhauer
  • Sahabe İklimi - Muhammed Emin Yıldırım (devam ediyor)
  • Pürdikkat - Cal Newport (devam ediyor)
  • Yol Ayrımı - Kemal Tahir (devam ediyor)

Haziran Ayı
  • Pürdikkat - Cal Newport
  • Yol Ayrımı - Kemal Tahir
  • Sahabe İklimi - Muhammed Emin Yıldırım
  • Tatar Çölü - Dino Buzzati (başlanacak)
  • İrade Terbiyesi - Abdülaziz Kıranşal (başlanacak)


Sizde durumlar nasıl? Ben 15 kitap okumuşum. Eğer odağımı dağıtmazsam Haziran ayının içine 2 kitap daha eklemek istiyorum. Kalmış 20 kitap, İnşallah hedefimi gerçekleştirebilirim.

Sevgilerimle...
Kuklanız!




Daha önceki yazımı "...üniversiteyi kazandım ve yaralarıma da sünger çekerek bu bahsi kapatmaya karar verdim." diyerek bitirmişim. O zaman kaldığımız yerden devam edelim.

Önceki yazılarıma ulaşmak için aşağıdaki satırlara tıklayabilirsiniz:

  <<< Hakikat Arayışım-2

    << Hakikat Arayışım-1

      < Hakikat Arayışım

Üniversiteyi kazandıktan sonra varoluş sancılarımı rafa kaldırdım. Eğlenmeye ve arkadaşlarıma vakit ayırmaya karar verdim. Gerçekten çok eğleniyordum. Dersten sonra arkadaşlarla cafelere gidiyor ve sohbet ediyorduk. Okul kulüplerine katılıyordum. Arkadaş çevremi hayli genişletiyordum. Galiba Allah'ın varlığını hatıra getirmediğim bir dönem hiç olmamıştı. Ta ki üniversitenin ilk iki yılına kadar... Hayatı anlamdırmaya çalışıyor ancak başarılı olamıyordum bu nedenle de beynim "sorgulama, hayatını yaşa!" diyordu. Bu şekilde belirli bir süre devam ettim. Sonra bir gün vicdanım: "Hayatının amacı bu mu gerçekten?" diye sordu. Cevap veremedim. Ama bu soruyu göz ardı da edemedim. Resmen hatırlamak istemediğim şey karşıma dikilivermiş ve hesap soruyordu. Bundan sonra yavaş yavaş düşünmeye ve sorgulamaya başladım acaba ben ne yapıyorum diye... Üniversite 3 te değişmeye başlamıştım. Hatta ilk defa blogumu o zamanlar açtım ve yalnızlığa gömülmeye karar verdim. Hayatımda radikal kararlar vererek bitirmem gereken arkadaşlık ilişkilerini sonlandırdım. Çünkü artık hiçbir amaca hizmet etmediğini biliyordum. İlk önce hayatıma çeki düzen verdim. Derslerime odaklandım ve çift anadal yapmaya karar vererek bu kararımı gerçekleştirdim. Bu şekilde kendimi daha huzurlu hissettim.


Üniversite dördüncü sınıfa geldiğimde bir olay beni derinden etkiledi. Dersime 3 saat önce giren bir hocam kalp krizi geçirerek vefat etti. Halbuki 3 saat önce bize ders anlatıyordu. Bu olayla sarsıldım. Hayatı daha çok sorgulamaya başladım ve namaz kılmam gerektiğini hissettim. Yalnızca gerektiğini hissettim ama bir faaliyete geçemedim. Çünkü namaz kılmak o kadar kolay değildi.  Ben bu hislerle baş etmeye çalışırken zamanında çok yakın olduğum arkadaşlarımdan da darbe üstüne darbe geldi ve yalnızlığa gömüldüm. Artık tüm vaktimi kütüphane de yazarak geçiriyordum. Kendimle mutlu olmaya çalışıyordum ve sorgulama sürecim devam ediyordu.


Derken Allah beni terk edenlere mukabil çok güzel insanlarla denk getirdi ve çok güzel bir ortama giriverdim. Sorgulama sürecim beni hakikat arayışına iterek farklı kararlar almaya itti. Bundan sonrasına tesettür yazılarımda bahsettiğim için burada sizi yormak istemediğimden aşağıdaki linkleri bırakıyorum:

> Tesettür #3: İç Huzurum Nerede?

>> Tesettür #4 :Yüreği Gözlerinden Okunur mu İnsanın? 

>>>Tesettür #5: Bu Yazıma Fazlasıyla His Karışmıştır  

>>>>Tesettür #6: Nihayet Tesettür



Karanlığa bir mum yakmak vesilesiyle yazmış olduğum bu seriyi burada sonlandırıyorum.


Bana mail adresimden ulaşabilirsiniz.

Sevgilerimle

Kuklanız!


Sinop Gerze Otel

    Sinop'ta kendimi huzurlu hissediyorum. Sakin bir sahil kasabası, sanki yurt dışında bir yerdeymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Sinop Gezisiyle alakalı ilk yazıma, Sinop'un en güzel sahil kasabası olan Gerze ilçesiyle başlamak istedim. Gerze'nin benim için önemi büyüktür. Çünkü benim çok sevdiğim canım memleketimdir. Ayrı bir bağ kurmam bundandır diye düşünüyorum. Gerze'de tarihi yangın evleri bulunuyor. Sinop için önem arz eden eden bu yapılar, yavaş yavaş yıkılarak tarihi dokuya zarar verildi ve yerine çok katlı bina yığınları yapılmaya başlandı.  Kimse de bir dur demiyor maalesef. Bu durum beni çok rahatsız ediyor çünkü bir tarih gözümüzün önünde yerle bir ediliyor. Bu hüznümü de bu yazıma iliştirmeden geçemedim.

Sinop Gerze, Yangın Evlerinden bir görüntü
Sinop Gerze, Yangın Evlerinden bir görüntü


Gerze' de evimiz olmasına rağmen bu sene kalamadık. Gerze'ye geldiğimizde şöyle bir evimizi kolaçan ettikten sonra Gerze'de nerede kalsak diye düşündük ve iskelenin dibinde bulunan her zaman önünden geçtiğim Gerze Otel'de kaldık. 

Bu otelin önünden defalarca gelip geçmiş ve içerisini merak etmişimdir. Kalmak nasip olunca resepsiyonist bize en güzel odayı verdi, çünkü hemşeri çıktık(hemşericilik kazanmamalı). Bu arada bizim gittiğimiz 2021 Eylül'de Gerze Otel'in işletmesi değişmişti. Otelin eksikleri tespit ediliyor ve iyileştirme süreci için adımlar atılıyordu. Otel eski  ve eksikleri fazla olan bir otel ancak samimiyeti en yüksek oteldi.  Eski olmasına rağmen temiz olması beni memnun  etti. 

Bu arada Gerze'nin en güzel oteli North Star Otel'dir. Ancak biraz pahalıydı. Benim için konfor önemli derseniz burada kalmak sizi memnun edecektir. Eğer daha az maliyetli olsun derseniz de Gerze Otel iş görecektir.

2021 Eylül'de gittiğimde Gerze'de parklar yenilenmişti. Belediyenin çalıştığını görmek beni memnun etti. Sanki Avrupa'da gibi hissettim kendimi. Böyle bir güzellik olamaz. Güzel fotoğraflar çekemedim ama çektiğim iki fotoğrafı iliştireyim de anısı kalsın.

Gerze'de pek gezilecek yer yoktur ama kafa dinlemek için buradan iyisini bulamazsınız. Gerze'nin kalbi de İskele de atar. Gerze yaşlı nüfus yoğunluğu olan bir ilçe olsa da yazın çok renkli ve cıvıl cıvıldır. Birçok insan İskele'ye akşama doğru akın eder ve eğlence başlar. Hatta burada hayat akşam 8 de başlar diyebilirim.

Gerze Otel'den İskele ve Cami manzarası

Gerze'de yaşayan insanlar rahat ve mutlu insanlardır. Karadeniz bölgesinde geziniyor gibi değil de sanki Antalya'dasınız veya farklı bir Avrupa ülkesindesiniz izlenimi verir. Bu yönünü seviyorum. Ama halkı kendi halinedir, küçük bir ilçe olduğu için herkes birbirini tanır ve yabancı olduğunuz hemen anlaşılır. 

Bu arada Pazartesi ve Cuma günleri çarşıda pazar kurulur. Köylü organik ürünlerini bu pazarda satar. Bir İstanbullu olarak böyle lezzetli ve taze ürünleri uygun fiyata almak beni mest etti. Cuma günü kurulan pazar çok daha büyüktür. Buraya yolunuz düşerse muhakkak pazarına uğramanızı öneririm.

Gerze de Ne Yenir?

Karousa Mantı & Nokul'a uğrayıp cevizli ve yoğurtlu mantısını yiyin. Gerçekten çok lezzetli. Nokul ise Sinop'un yöresel lezzetidir. Nokul'dan  bir parçada olsa tatmanızı öneririm.


Yeni bir Sinop yazısında görüşmek üzere...


Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

HAKKIMDA

Okur & Yazar. Doğayı, sağlıklı yiyecekleri ve iyi kahveyi sever. Küçük bir "merhaba" demek için gelmekten çekinmeyin.

ABONE & TAKİP

İzleyiciler

POPÜLER YAYINLAR

  • FESLEĞEN KİTABI ALINTILARI - HİKMET ANIL ÖZTEKİN
  • Seinen Manga Nedir? - En İyi 10 Seinen Manga
  • FESLEĞEN KİTAP YORUMU - HİKMET ANIL ÖZTEKİN
  • BU ARALAR BEN #6: Sustukça Susası Gelir İnsanın
  • BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ - KHALED HOSSEINI
  • 2016 Kore Dizileri Kısım 1
  • Tesettüre Girmek İstiyorum Ama Pişman Olmaktan Korkuyorum
  • Tesettür #6 : Nihayet Tesettür
  • Dualarınıza Talip Bir Kalem Kuklası
  • Tesettür Yazılarıma Geri Dönüyorum! :)

KATEGORİLER

  • anime&manga 23
  • Derin Mevzular 31
  • Kalemimden 44
  • Kediler 2
  • Kitap 64
  • Kore Dizi 29
  • Tarif 1

Blog Arşivi

  • 2022 20
    • Kasım 2022 4
      • Tiyatro: ŞİFA NİYETİNE
      • İLBER ORTAYLI ÖNERİYOR: GÖRÜLMESİ GEREKEN 20 ESER
      • İlber Hocanın Tavsiye Ettiği 25 Kitap
      • İlber Hocanın Muhakkak Görmeyi Tavsiye Ettiği Düny...
    • Ekim 2022 2
      • Diriliş Neslinin Amentüsü Kitabı ve Alıntıları - S...
      • Yalova Armutlu Tatilim
    • Eylül 2022 3
      • Sinop'ta Gezilecek Yerler
      • Sinop Gezisi -3 : Hamsilos Koyu ve İnceburun
      • Arkadaş Edinme Çabaları
    • Ağustos 2022 2
      • Sinop Gezisi -2 : Merkez ve Alaaddin Cami
      • Tesettüre Girmek İsteyen Bir Kızın Dramıdır!
    • Temmuz 2022 1
      • Bu Aralar Ben: Benden Haberler
    • Haziran 2022 4
      • OKUMAK YAZMAK VE YAŞAMAK ÜZERİNE KİTAP YORUMU - SC...
      • 2022 yılı İlk yarıda okuduğum kitaplar
      • HAKİKAT ARAYIŞIM #3 : UYUŞTURMA OPERASYONU
      • Sinop Gezisi -1 : Gerze
    • Mayıs 2022 3
    • Ocak 2022 1
  • 2021 23
    • Aralık 2021 2
    • Kasım 2021 2
    • Ekim 2021 2
    • Haziran 2021 2
    • Mayıs 2021 4
    • Nisan 2021 5
    • Mart 2021 1
    • Şubat 2021 1
    • Ocak 2021 4
  • 2020 14
    • Kasım 2020 1
    • Ekim 2020 5
    • Eylül 2020 4
    • Ağustos 2020 2
    • Nisan 2020 1
    • Mart 2020 1
  • 2019 15
    • Ağustos 2019 1
    • Temmuz 2019 1
    • Haziran 2019 2
    • Nisan 2019 2
    • Mart 2019 2
    • Şubat 2019 5
    • Ocak 2019 2
  • 2018 31
    • Aralık 2018 5
    • Kasım 2018 2
    • Ekim 2018 1
    • Eylül 2018 3
    • Ağustos 2018 4
    • Temmuz 2018 3
    • Haziran 2018 3
    • Mayıs 2018 2
    • Nisan 2018 2
    • Mart 2018 1
    • Şubat 2018 4
    • Ocak 2018 1
  • 2017 37
    • Aralık 2017 12
    • Kasım 2017 9
    • Ekim 2017 1
    • Eylül 2017 1
    • Ağustos 2017 2
    • Temmuz 2017 2
    • Haziran 2017 3
    • Mayıs 2017 1
    • Mart 2017 1
    • Şubat 2017 1
    • Ocak 2017 4
  • 2016 70
    • Aralık 2016 3
    • Kasım 2016 5
    • Ekim 2016 4
    • Eylül 2016 3
    • Ağustos 2016 10
    • Temmuz 2016 9
    • Haziran 2016 7
    • Mayıs 2016 4
    • Nisan 2016 4
    • Mart 2016 6
    • Şubat 2016 3
    • Ocak 2016 12
  • 2015 33
    • Aralık 2015 12
    • Kasım 2015 11
    • Ekim 2015 10
Blogger tarafından desteklenmektedir

Blog Hakkında



Okur & Yazar. Doğayı, sağlıklı yiyecekleri ve iyi kahveyi sever. Küçük bir "merhaba" demek için gelmekten çekinmeyin.

POPÜLER YAYIN

  • Geceye Bir Şiir Bırak : Evet Bayım, Kuşları Severim ve Siz Benim Gökyüzümsünüz
  • FESLEĞEN KİTABI ALINTILARI - HİKMET ANIL ÖZTEKİN
  • Seinen Manga Nedir? - En İyi 10 Seinen Manga
Bumerang - Yazarkafe

Copyright © KALEM KUKLASI. Designed by KALEM KUKLASI