HAKİKAT ARAYIŞIM #2: İMAN-İ SORULARIMIN CEVAPLARI


Selamün Aleyküm,

Çok uzun bir ara verdiğim için üzgünüm. Hayatımda yaşanan durumlardan dolayı hem kendimi, hem sizi ihmal ettim. Ama 2. yazımla karşınızdayım. Bundan sonra daha gayretli olacağım.

Daha önceki yazımda sorularımdan bahsetmiştim. Bu sorularımın cevaplarımdan bahsetmek istiyorum.

Sorularım ve düşüncelerim şu şekildeydi:

1- Niçin namaz kılıyorum, neden kılıyorum, Allah'ın benim namazıma ihtiyacı mı var?
2- Peki namaz kılmanın esas nedeni nedir? Ben namazı neden kılıyorum?
3- Namazlarımı isteksiz kılıyorum. Namazım kabul olur mu?
4- Allah var mı? Dualarıma cevap vermiyor o zaman beni görmüyor mu? Beni başıboş mu bıraktı?


1- Niçin namaz kılıyorum, neden kılıyorum, Allah'ın benim namazıma ihtiyacı mı var?

"Cenâb-ı Hak senin ibadetine, belki hiçbir şeye muhtaç değil. Fakat sen ibadete muhtaçsın; mânen hastasın." İbadet ise, mânevî yaralarına tiryaklar hükmünde olduğunu çok risalelerde ispat etmişiz."Acaba bir hasta, o hastalık hakkında, şefkatli bir hekimin ona nâfi ilâçları içirmek hususunda ettiği ısrara mukabil, hekime dese: 'Senin ne ihtiyacın var, bana böyle ısrar ediyorsun?' Ne kadar mânâsız olduğunu anlarsın." (Lemalar, 23. Lema, Hatime, 1. Sual)

Yukarıda "Niçin namaz kılıyorum ve Allah'ın benim namazıma ihtiyacı var mı?" sorularına cevap buldum. Aslında manevi olarak hasta olduğumu, ibadet etmenin ise yaralarıma ilaç hükmünde olduğunu anladım.

2- Peki namaz kılmanın esas nedeni nedir? Ben namazı neden kılıyorum?

"Ey şikemperver nefsim! Acaba, hergün hergün ekmek yersin, su içersin, havayı teneffüs edersin; sana onlar usanç veriyor mu?Madem vermiyor; çünkü ihtiyaç tekerrür ettiğinden usanç değil, belki telezzüz ediyorsun. Öyle ise, hane-i cismimde senin arkadaşların olan kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı ve lâtife-i Rabbâniyemin havâ-yı nesîmini cezb ve celb eden namaz dahi seni usandırmamak gerektir.

...

Evet, fıtraten ebediyeti isteyen ve ebed için halk olunan ve ezelî ve ebedî bir Zâtın âyinesi olan ve nihayetsiz derecede nazik ve letâfetli bulunan zîşuur bir sırr-ı insanî, zînur bir lâtife-i Rabbâniye, şu kasavetli, ezici ve sıkıntılı, geçici ve zulümatlı ve boğucu olan ahvâl-i dünyeviye içinde, elbette teneffüse pek çok muhtaçtır ve ancak namazın penceresiyle nefes alabilir." (Sözler, 21.Söz, 1. Makam, 1. İkaz)



Burada ise vücudumun nasıl yemek, su, nefes alma ihtiyacı varsa ve ben usanmadan tekrar tekrar bu eylemleri gerçekleştiriyorsam; ruhumun da namaza ihtiyacı var. Çünkü ruhum Allah'u Teala'nın esmalarını gösterecek ve sonsuzluğu arzulayacak şekilde yaratılmış. Bu nedenle boğucu olan bu dünyadan uzaklaşmaya muhtaç. Bu uzaklaşma ancak namaz ile olabilir. 


3- Namazlarımı isteksiz kılıyorum. Namazım kabul olur mu?


"Azizsıddık kardeşlerim,

Kastamonu'da ehl-i takvâ bir zât, şekvâ tarzında dedi: "Ben sukut etmişim. Eski halimi ve zevkleri ve nurları kaybetmişim."

Ben de dedim: "Belki terakki etmişsin ki, nefsi okşayan ve uhrevî meyvesini dünyada tattıran ve hodbinlik hissini veren zevkleri, keşifleri geri bırakıp, daha yüksek makama, mahviyet ve terk-i enâniyet ve fâni zevkleri aramamakla uçmuşsun."

Evet, bir ehemmiyetli ihsan-ı İlâhiihsanını, enâniyetini bırakmayana ihsas etmemektir ta ucb ve gurura girmesin. (13. Şua, 317)


Aslında lezzet almak için ibadet yapılmaz. Namazı zor kılıyorsam, nefsimin hoşuna gitmemesindendir. Nefsimin hoşuna gitmemesi namazımın kabul olup olmamasını etkilemez. Benim namaz kılma amacım lezzet almak değil , namazı "Allah emrettiği için yapmak" olmalıdır.



4- Allah var mı? Dualarıma cevap vermiyor o zaman beni görmüyor mu? Beni başıboş mu bıraktı?


Allah'u Teala'nın varlığının ispatı kainatta birçok şeye dayanarak yapılabilir. Bu nedenle burada bu sorumun cevabını yazmayacağım. -ancak isterseniz yazarım-

Allah'u Teala dualarımıza cevap verir. Duamızın kabul olmaması cevap verilmediği anlamına gelmez. 

Mesela: Birisi kendine bir erkek evlat ister. Cenab-ı Hak, Hazret-i Meryem gibi bir kız evladını veriyor. "Duası kabul olunmadı" denmez. "Daha evla bir surette kabul edildi." denilir. Hem bazen kendi dünyasının saadeti için dua eder. Duası ahiret için kabul olunur. "Duası reddedildi" denilmez, belki "Daha enfa bir surette kabul edildi" denilir.

Madem Cenab-ı Hak Hakimdir; biz ondan isteriz, o da bize cevap verir. Fakat hikmetine göre bizimle muamele eder. Hasta, tabibin hikmetini ittiham etmemeli. Hasta bal ister; tabib-i hazık, sıtması için sulfato verir. "Tabib beni dinlemedi" denilmez. Belki ah u fizarını dinledi, işitti, cevapta verdi; maksudun iyisini yerine getirdi. (Mektubat, 24. Mektup, 24. Mektub'un 1. Zeyli, 3. nükte)

Kısaca;

Cenab-ı Hak dualarımıza üç şekilde cevap verir: "Evet" der, istediğimizi verir. "Hayır" der, daha iyisini verir. "Bekle" der en iyisini verir. 




Sevgilerimle...
Kuklanız!





0 comments

Fikirlerinizi önemsiyorum,
Lütfen benimle düşüncelerinizi paylaşın :)